Bir kahveden öte
Okunmaya değer bir hikâye, markayı doğurur. Bu hikâyede herkese
yer olursa, herkes hikâyeyi okur ve ondan büyük zevk alır. Ciddi markalar
herkese yer açar ve herkesi kendi hikâyesinin içine katarak değer yaratırlar.
Starbucks, "Fincana
Kalbinizi de Koyun" diyerek kahveden öte şeyler sattığını dünyaya haykıran
bir marka. Başarı hikâyelerine pek yer verilemeyen Starbucks hikâyesi, aslında
gerçek başarıyı tadanlar tarafından iyi bilinen bir hikâye. İstanbul’u ziyaretinde hiçbir yeri gezmeyen ve
sadece Starbucks’ları gezip değerlendirmelerde bulunacak kadar işiyle meşgul
bir kimse bu hikâyenin birinci kahramanı” Howard Schultz”. Bir fincan kahvenin ötesinde
bir dinlenme mekânı, benzersiz bir deneyim, bir tatil, bir sohbet, bir kimlik, bir tutku, bir hayat tarzı ve
müşterinin kendi seçimlerini özgürce yapacağı bir anlam taşıyor. Kahve sıradan
bir bitki gibi görülürken şimdi dünyanın saygı duyduğu bir markanın ellerinde
değer kazandı ve hizmete amade hale geldi. “Her
seferinde ilk fincan kahvenin heyecanını yaşayan” markayı oluşturanlar,
kahveyle duygusal bir ilişki kurdular.
Bir kahve çekirdeğinin yaydığı koku bu kadar etkileyici olabilirdi ancak.
Howard Schultz, bu işe
başlarken kahve zincir mağazasını kuracağını biliyor muydu acaba? Kesinlikle
bilmiyordu. Ama gördüğü bir şeyi anlamaya çalıştı; “İNSAN’ı ve onun isteklerini”. İnsanların özdeşim
kurduğu bir marka oluşturup, kendilerini değerli hissettirecek, bunu anlatacak
ve hayalinin gerçeğe dönüştüğünü görecek yeni bir oluşumu gerçekleştirmeliydi. Bunu görüp kollarını sıvadı. Reklâm yapmadan
kendine milyonlarca fanatik müşteri bağladı. Starbucksun hikâyesi diğer hiçbir
hikâyeye benzemeyecek kadar farklı. Neden mi? Birlikte görelim.
TEBRİKLER, AMERİKALI ÜSTÜN ZEKALI İŞ ADAMI DOĞMUŞ! HAYALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞMUŞ! AMA BUNUN KOŞU YOLU HER NE HİKMETSE HEP YOKUŞ AŞAĞI OLMUŞ!
YanıtlaSil